MASAL BU YA (2) - BİR AKREDİTASYON VARMIŞ BİR AKREDİTASYON YOKMUŞ

AKREDİTASYONDA BAŞARI ve BAŞARISIZLIK ÜZERİNE

Ha-Tu-Çe alınan kararlara çok bozulmuş ve kendine haksızlık yapıldığını düşünerek benim Almam Lazım Sazı elime ve DENKLİK için de; “O benimdir o benim; o benim kendimindir ancak” diyerek savunmasını hazırlamış ve kâğıda dökmüş gözyaşları içinde. Sözde 26 yıllık birikimini de katarak son başarı(sızlığı)m dediği Akreditasyon çalışmalarını bir bir anlatmış...

Sloganvari mesajları ile tarih sayfalarında ancak böyle yer bulunur diye düşünerek Taraflı ve de Tarumar Komitenin (TTK) önüne çıkmış ve raporunu okumaya başlamış (Kırmızı oklar işin aciliyetini ve zavallı Hatice’nin mahcubiyetini nitelendirmektedir)

  Akreditasyon büyük bir iş! (Yine çuvalladık...)

  Yıllarca süren BENİM (!)  KAPSAMLI (!!)  ÇALIŞMALARIM (!!!) sonucunda geliştirildi (Kazara keşfettim)

  akreditasyona gelen tepkiler son derece memnuniyet vericiydi (İşe yarıyor ama nasıl oldu anlamadık)

  Komitenin konuyla ilgili memnuniyeti sağlanmıştır (Programın öyle gerisindeyiz ki eline ne geçerse şükrediyor)

  Konuya Yakın Tarafsız (KYT) bir ümit vardı... (Başkasına yaptıramadık bari işi ona yıkalım...)

  Akreditasyon, öngörülemeyen sorunlar nedeniyle programın biraz gerisinde kaldı. (Şu sıralar ticaret, alım satım, pijama donu paraya çevirme  vb. lüzumlu başka işlerle ilgileniyoruz; zaten denklilikten de ümidi kestik, akreditasyon de neymiş, başkası yapsın ben üstüne tünerim...)

  Akreditasyon yılsonuna kadar sonuçlandırılacak (Daha başlamadık bile ama bir şeyler söylememiz gerekiyordu nasıl olsa komitede kimse birşey anlamıyor biz de yuttururuz...)

  Farklı yaklaşımlar denenmektedir (Ne yaptığımızı biz de bilmiyoruz ama komitede işi bilmeyenler olunca da  idare ediyoruz işte...)

  Sorunun çözümü için yeni yaklaşımlar denenmektedir (Yeni elemanlar aldık, eğitimsiz ve tecrübesizlerle bu iş olmuyor diye onların üstüne yıkacağız...)

  Akreditasyonu yeni baştan ele almamız gerekecek  (Bu şeyi (eee...şeyi şeyi neydi o, hay allah söylemesi ne zor bir türlü dilim dönmüyor)  anlayan tek adam vardı, o da bizi paketledi...)

  Bazı küçük sorunları düzeltmek için üzerinde duruyoruz (Baştan başlıyoruz, hiçbir şeyden anlamıyoruz nasıl yapacağız bilmem ki...)

  Akreditasyon esas olarak tamamlandı (yarısı bitti sayılır, ONU DA BEN YAPTIM KİMSE YARDIM ETMEDİ !!!)

  Tahmin ediyoruz en kısa zamanda bitecek (İnşallah biter de ben de kendime başarısız oldu dedirtmem)

  Düzeltmeler uzun sürdü (Offff daha hiçbir şey düzeltemedik ki !!!)

  Organizasyon yapısı iyi tanımlanmış değil (Kimse üzerinde düşünmedi, düşünecek adamlar işi yapmıyor, düşünemeyenler de çoğunlukta !!!!!

  Daha fazla çalışmak gerekiyor (Vayyyy, çalışmak mı o da benim işim değil, eskiden birileri çalışıyordu, ben de onların sırtından geçiniyordum, şimdi böyle enayi de kalmadı...)

  Akreditasyon önümüzdeki yılın son çeyreğinde hazır olacak (O zamana kadar bu gecikmeden sorumlu olacak ve üzerine suç atacak birini bulurum elbet)

  Akreditasyon başvurusunu denedik (Tosladık ama nereye? Onu bile bilmiyoruz)

   Uygulanabilirliği yok, bize uymaz (Aslında iyi fikir, kendi fikrimmiş gibi raporumda belirteyim, böylece bu işten sıyrılmış olurum... Amaaaaan onunla mı uğraşacağım, salla başını al maşını)...

     

       Bir Rivayete göre Ha-Tu-Çe' nin son sözlerini bitirmesi ve içinden geçenlerin yüzüne yansımasıyla (gözlerinden okunmuştur muhakkak gözler yalan söylemez) ile ortam birden bire parlayıcı, patlayıcı ve alev alabilir şekle dönüşmüş... İçindeki kıskançlık ve kızgınlık ateşinden suratı mosmor geziyormuş...Morarmış mı? (Yok canım o zaten her zaman mormorrrrrdu...) Sonuç ne oldu halen bilinmiyor (patlamamış, her an patlayabilir ve patlama umudu var bekleniyor) Bundan sonrasını da bilecek olanlar beri gelsin...

 

Ama komitenin üyesi Mutlu bu durum karşısında birden bire çoook mutsuz olmuş. Halen mutsuzluğunun kök neden ve akreditasyon bağlantısını arıyor ve bulamıyormuş. Bir rivayete göre kök neden ve akreditasyon bağlantısını kurabilir ise Mutlu' nun son sözünü söylemesi bekleniyormuş…O da Hatice'den umudunu kesmiş ve yangından kendini kurtaracak bir itfaiyeci arıyormuş...Ama henüz ortalıkta  ne bir itfaiyeci görünüyormuş ne de bir Hızır aleyhisselam...Çünkü işiniz Allaha kalmış...Ne diyelim Allah kurtarsın (Bu laf cezaevine düşenlere söylenir ama Allah sizin cezanızı o ev(iş)inizde vermiş...Müebbet...) Herkes layığını...

Bu masalda adı geçenler ve kahramanlar (o da ne!!!!!) hayal ürünü olup, gerçekle ilgisi yoktur...